24 Mayıs 2016 Salı

10. Gökova Bisiklet Turu (2. Gün Marmaris - Ak-Tur Tesisleri)

10. Gökova Bisiklet Turu (2. Gün Marmaris - Ak-Tur Tesisleri)


Marmaris Sayar Apart'da ki 515 nolu odada güzel bir uyku ve dinlenmiş bir bedenle hemen çuvallarımızı tekrar toplayıp kamyonlara verdikten sonra ilk işim Urim Baba'nın sabah kahvesine ortak olmak oldu.

Urim Baba'yı anlatmadan geçmez olmaaaaaz. Urim Babacan dileriz benzetmelerime kızmaz ama bana göre yolların dervişi veya yolların keşişi. 1961 yılında Kosova'nın Prizen şehrinde dünyaya gelmiş ve dokuz yaşında İzmir'e göç edip yerleşmiş bir ailenin çocuğu. Soyadı bu kadar mı bir insanla bağdaşır, tam bir babacan, taze kahveyi el öğütücüsüne atıp taze taze kahve çekiyor, o çekilen kahvelerden ocağında hemen dört kahve yapıp birini kendi içip üçünü ikram ediyor. Tanımanız gerekmiyor o kahveden içmek için. Şartları var ama, kahveyi el öğütücüsünde çekmesine yardım edeceksin ve içtikten sonra fincanını yıkayacaksın ki senden sonra ki içecek kişi temiz bulsun temiz bıraksın. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırını falan da beklemiyor. İçiyorsun, teşekkür ediyorsun ve adamsan hatırını sayıyorsun değilsen beleşe içtim diyor def olup gidiyorsun. Yollarda hiç eşyasını kamyona vermedi, en az 30 kilo (belki daha fazladır) yükle çıktı tüm rampaları. Kendisine selam ve saygılarımı iletiyorum. www.urimbaba.net sitesinden kendisini takip edebilir yazılarını okuyabilir, yol deneyimlerine ortak olabilirsiniz.
Kahve sonrası grup olarak yola çıkarak İçmeler üzerinden ilk rampamız olan Asparan Mevkisine doğru yola koyulduk.



Yol boyunca adını "Filli Kız" koyduğumuz 7 - 8 yaşlarında bir bıcırık kızımız herkesin önünde bisiklet sürüyordu. Tüm tur boyunca o performansıyla hepimize öncülük yaptı dersem yalan olmaz. Bir önce ki gün bisikletinin arkasında oyuncak bir fil vardı, rampa çıkıyorduk yorulmuştuk, ben kendisine yanaşıp "niye yavaş gidiyorsun biliyor musun" diye sordum, baktı ama cevap vermedi "bisikletin arkasındaki fil seni yavaşlatıyor" dedim. Sürmeye devam etti. Ben geçtikten sonra Filiz kızın babasına şunu sorduğunu duymuş "baba gerçekten filmi beni yavaşlatıyor" baba ne cevap verdi bilinmez ama kız bir daha bisikletin arkasına o fili takmadı..

Rampalar, rampalar ve rampalardan sonra Asparan Gölmar Tesislerinde kısa bir çay molası verdik ama biz çay yerine dondurma tercih ettik.

Moladan hemen sonra tekrar yollara koyulduk.

Çubucak Orman Kampına geldiğimizde gerçekten acıkmıştık ve ekmek arası köfte ayran ilaç gibi geldi. Deniz aşırı soğuk olmasa hemen atlayacaktım ama gerçekten buz gibiydi. Daha önümüzde Balıkaşıran Rampası var, açıkçası gözümde büyütmüştüm o nedenle yemeğimizi yer yemez hemen yollara koyulduk.

Evereste çıkan ilk insan 1924'de George Mallory 2 kez denemiş ama başaramamıştı 3 denemesi öncesinde Amerika'lı bir gazeteci şöyle sordu "neden hala çıkmaya çalışıyorsun" işte tarihe mal olan o sözü burada söylemişti Everest'i kast ederek "çünkü orada duruyor" demişti. Bizde rampalardan ufak ufak çıkarken Balıkaşıranı görmeye başladığımızda işte orada duruyor dedik.


Rampa uzun sürmüştü, yorulmuştuk doğaya bakınca sağa doğru olan çıkıştan sonra bitecek gibi duruyordu amaaaaa dönünce sola sonra sağa doğru geniş bir çıkış olduğunu gördük. Hem yılgınlık hemde sevinç oluştu, yılgınlık daha çooook çıkış vardı sevinçse gözüken rampanın zirvesiydi. Tüm gücümüzü tekrar toplayıp pedallara asıldık. Ben ve eşim bu festival boyunca bisikletten inip yürümeyi hiç düşünmedik. Evet bir çok arkadaş bazı rampalarda inerek belirli bir süre yürümek zorunda kaldılar saygı duyuyorum ama eğer bir kez inip yürürsem benim için o festival bitmiş sayılır. Dururum, dinlenirim, suyumu içerim sonra kaldığım yerden basarım pedala. Veeeeee zirveye vardığımızda organizasyon bize yine sürpriz yapmıştı. Makarna ve dondurma veeeeeee elmaaaaa.



Makarna ve dondurma yenilip rampa aşağı vurduk bisikletleri rüzgarda uçuyorduk adeta, bazı düşen ve hatta bileğini kıran arkadaşlar olduğu haberini aldık sonradan. Ah bu gençler, bir bisikletin saatte 20.-km hızla giderken yola değen teker hacmi sadece 3,5 cm kare yani toplamda küçük parmağınızın yüzeyi kadar dene bilir. Bu miktar hız arttıkça azalır. Yani saatte 50.-km hızla gidiyorsanız 2 cm kadar bir lastiğe emanet canınız. Fren sisteminiz ne kadar iyi olursa olsun yol mıcırlıysa yada tozluysa tek yapmanız gereken salavat çekmek. Kask kafanızı korur ama kaportanız bedeninizdir. En küçük bir hatanızın bedeli aylarca ve hatta yıllarca bisiklete binememek olabilir.
Rampalara kısmen veda ederek yolumuza devam ederken yol kenarında sahipsiz bir eşek gördük. Durduk, yanına geldiğimizde kaçmadı, halsiz ve yaşlı duruyordu. Balıkaşıran'da bize dağıtılan elmaları verelim hayvan sevinsin dedik ve inanılmaz bir nezaketle elimizden ısıra ısıra yedi. 2 elmamız bitmişti ki geçenlerde vermeye başladı, kek verenler, çikolata verenler, afiyet olsun güzel gözlüm..


Rampaları ve eşeği geride bırakıp bana göre festivalin en zor gününü bitirip Ak-Tur Tesislerine gelmiştik.


Hemen çuvalımızı alıp çadırımızı kurduk. Zor ama özgüven artırıcı bir günü geride bırakmıştık.
3. günü birazdan yazmaya başlayacağım.. Görüşmek üzere

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dalaman - Antalya Bisiklet Turu

Bir Sümer atasözü var "Madem Biliyorsun Neden Öğretmiyorsun ?" tarihte ki ilk yazılı kaynaklar Sümerlerin olduğuna göre daha eskis...